Friday, October 21, 2011

felsefe taşı

Işığa yöneliyordu ruhumdan uzaklaştırdığım bedenim, kütleye yöneliyordu bedenimden uzaklaştırdığım ruhum ve sarp zirvelere tırmanırken sırtımdaydı düşüncelerimden yaptığım kanatlarım. Yükseldikçe yoğunlaşarak zarar veriyordu varlığıma, damarlarımdan geçerken yırtıyordu çeperlerini ve her bir kanadı çırpmak için daha da fazla kuvvet gerekiyordu. Anlam arıyordum anlamsız yolculuğumu anlamlılaştıracak… Nihayet zirveye ulaştım, ya da bakmaya gücüm veya cesaretim kalmamıştı yukarılara. Etrafta kardan başka bir şey yoktu, az önce yüzüme çarpan ve kanatlarımı donduran kar… Eğildim ve bir avuç aldım, elimin sıcaklığında eriyor ve yok oluyordu... Birden sislerin arasından dev bir ağaç görmek istedim; ulu, yüce bir ağaç, böyle bir ağacın dağa tutunması için dev kökleriyle sarmış olmalıydı dağın dört bir yanını. Ellerimi açıp yere bıraktım kendimi, kanatlarım bir yılanın pulları gibi döküldü, soğuğun verdiği acıya tutunabiliyordu ruhum ve üstünde yattığım karın erimesiyle toprağa karışmayı bekliyordu bedenim…

GÜVEN KIZILTAŞ